Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) tarafından pandemi nedeniyle elektronik ortamda gerçekleşen Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Antalya Valisi Ersin Yazıcı’nın katılımı ile yapıldı. Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığındaki toplantıda, ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, Oda çalışmalarının yanı sıra, ekonomi ve gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu. Davut Çetin, Vali Ersin Yazıcı’nın meclise katılımından büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Konuşmasının başında Vali Yazıcı’ya Antalya Ticaret ve Sanayi Odası hakkında bilgiler veren Başkan Çetin, “Odamız, 138 yıldan beri Antalya’nın ilerlemesi için çalışan köklü bir kurumdur. Odamız Meclisi, bütün Antalya ekonomisinden sorumlu bir meclistir. Hepimiz şahsi menfaatimizden önce şehrimizin menfaatlerini düşünerek çalışma ve davranma sorumluluğunu taşıyoruz. Geçmişten bu yana Antalya’da turizm tanıtımı, sanayi, ticaret dışında hastane yapılması, raylı sistem yapılması, doğal gazın gelmesi, eğitim, kültür gibi birçok konu Odamızın çaba harcadığı, girişimde bulunduğu alanlar olmuştur. Bugün biz de Odamızın geleneklerine uygun bir şekilde değişik alanlarda Antalya’ya hizmet etmeye çalışıyoruz” dedi.
Antalya teşviklerden daha fazla pay almalıdır
Geçen hafta düzenlenen ATSO Devlet Destekleri Zirvesi’nde Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na Antalya’nın durumunu ve sektörel talepleri geniş bir biçimde aktarma fırsatı bulduklarını anlatan Davut Çetin, “Ticaret Bakanımız Antalya’nın hizmet sektörü teşviklerinden %10’dan fazla pay aldığını, fakat diğer sektörlerin teşviklerden sadece %1 pay aldığını belirtti. Antalya teşviklerden daha fazla pay almalıdır” diye konuştu.
Pandemiye karşın çalışmalarını hız kesmeden sürdüklerini ifade eden Davut Çetin, yurtdışı sanal iş görüşmeleri organizasyonlarının devam ettiğini, son olarak TÜRSAB yönetimiyle turizmin geleceğini ele aldıklarını ve Finlandiya Büyükelçisiyle turizm ve ticaret imkanlarını konuştuklarını kaydetti. Meslek komitelerinin sektörel taleplerinde bir artış görüldüğünü de vurgulayan Davut Çetin, “Tekstil, özel yurtlar ve kurslar gibi gruplarımız ekonomik destek, KDV indirimi taleplerini yazmışlardır. Demir ve çimento zamları, iç piyasada cam bulunamaması, gübre ihracatında bürokratik sorunlar gibi konular dile getirilmiştir. Kuyum sektörümüz altın fiyatlarında yükseliş nedeniyle fiktif kar oluşmasından ve bunun vergisinin ödenmesinden yakınmaktadır. Eskiden enflasyonun yüksek olduğu zamanlarda enflasyon muhasebesi talep ederdik, şimdi kur artışı benzer sıkıntılara yol açmıştır” ifadesini kullandı.
Azerbaycan’lı kardeşlerimizin yanındayız
Azerbaycan ve pandemi başta olmak üzere gündemdeki konulara değinen Davut Çetin, “Türkiye gündemindeki Akdeniz Mavi Vatan davası ve kardeş devletimiz Azerbaycan’ın davası hepimizi ilgilendirmektedir. Ermenistan işgaline karşı Azerbaycan’lı kardeşlerimizin yanındayız. Rodos ve Meis yakınlarında Navtex ilan edilmesi gibi adımlar da isabetlidir. Bu dönemde Hükümet, muhalefet, kamu ve sivil toplum olarak ortak akıl, birlik ve beraberlikle dış politikaya ve ekonomiye odaklanmamız gerektiğine inanıyorum.
Kuşkusuz diğer öncelikli konumuz korona virüs pandemisidir. Pandemide birinci dalganın ikinci çıkışını yaşıyoruz. Avrupa’da, İsrail gibi ülkelerde restoran, kafe gibi toplu mekanlar tekrar kapatılıyor. Maalesef ülkemizde de vaka ve can kaybı sayısı yükselmiştir. Son günlerde günlük 70 civarında can kaybıyla dünyada ilk 15’e giriyoruz. Dolayısıyla pandemiyle mücadeleyi kararlı biçimde sürdürmek zorundayız. Sağlık çalışanlarımız gerçekten çok fedakârca çaba harcamaktadır. Bazıları 40 saate yakın uyumadan ayakta kalmaktadır. Ülke olarak bu dönemde sağlık çalışanlarına karşı hepimiz daha duyarlı olmalıyız” dedi.
En önemli meselemiz vergi, prim ve kredi ödemelerinin ertelenmesidir
Ekonomide Temmuz ve Ağustos aylarında hızlı toparlanmadan sonra yavaşlama başladığına işaret eden Davut Çetin konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Böyle bir zamanda Medikal sektöre kamu borçlarının ödenmesi aciliyet kazanmıştır. Bu sorunun da hızla bir çözüme kavuşmasını diliyorum. Şu anda ekonomi gündemindeki en önemli meselemiz vergi, prim ve kredi ödemelerinin ertelenmesidir. Geçen hafta Sayın Bakana bu konuları detaylı bir şekilde anlattım. Pandemiden ve turizmdeki kayıptan en çok etkilenen sektörlere 2021 yılı sonuna kadar destek talebimizi tekrar aktardım. TOBB’un yoğun girişimleri üzerine Hükümet vergi ve prim yapılandırması konusunda bir çalışma yapmaktadır, ciro değişimi üzerinden seçici destek üzerinde de çalışılmaktadır. Büyük Millet Meclisi inşallah açıldığında bütçe ile birlikte konu Meclise gelecektir. Ekonomide Temmuz ve Ağustos aylarında hızlı toparlanmadan sonra yavaşlama başlamıştır. Sektörel güven endeksleri yavaşlamaya işaret etmektedir. Ekim ayından itibaren sıkıntıların artacağını çok önceden söylemiştim. Nitekim faizlerin artmasıyla birlikte kredi artışı da durmuştur.
Döviz, faiz ve enflasyonun birlikte arttığı bir dönem yaşıyoruz
Ekonomide döviz rezervi zayıflığı nedeniyle faiz artışına rağmen dövizdeki yükselme devam etmektedir. Son üç yılda TL, dolar karşısında %100’e yakın değer kaybetmiştir, son bir yıllık artış %40’a yaklaşmaktadır. Gelişen ülkeler arasında doların bizden fazla arttığı ülke Arjantin’dir. Döviz, faiz ve enflasyonun birlikte arttığı bir dönem yaşıyoruz. Dünyada ABD seçimleri güvensizliği artırmaktadır. Bizde de ekonomik sorunlar, Akdeniz ve Azerbaycan gündemi, AB ile ilişkiler etkili olmaktadır. Bu faktörlere rağmen, bu durumda en önemli sorumluluk merkez bankasına aittir.
Yapısal reformlarla ekonominin motorunu yenilemek mecburiyetindeyiz
Şüphe yok ki ekonomi yönetiminin işi kolay değildir. Devletin ilaç firmalarına bile ödeme yapmakta sıkıntı yaşaması durumun zorluğunu göstermektedir. Geldiğimiz noktada yapısal reform adımlarıyla ekonominin motorunu yenilemek mecburiyetindeyiz. Bugün yeni ekonomik program açıklanmıştır. Programda ilk kez bizim yaptığımız gibi iyimser ve kötümser senaryo yöntemi kullanılmıştır. Sayın Bakan turizmde 25 milyar dolar kayıp olacağını söyledi.
Programda yeni normal, dijital dönüşüm kavramlarına vurgu yapılması olumludur. Fakat programda ekonomik destek paketleriyle ilgili daha fazla bilgi bekliyorduk, ama kalkınma planı gibi genel hedefler öne çıkmıştır. Vergi, SGK primi gibi ekonomik destekler konusunda bir şey söylenmemiştir. Genel hedeflere baktığımızda da kişi başı gelirde 8.400 doların altına indiğimizi, işsizliğin gelecekte de yüksek kalmaya devam edeceğini görüyoruz.
Artık genel hedefler açıklamak yetmemektedir, güven tesisi için somut adımlar, uygulamalar gereklidir. Ekonomi yönetimi anlayış değişikliğine ve güven meselesine önem vermelidir. İnşallah yakında bir ekonomik destek programı da açıklanır. İnşallah KOBİ’leri ayakta tutacak, istihdamı koruyacak dönüşüm programları ve hızlı adımlar görürüz.
Yapısal reformlarda ilerleme sağlanması gerekiyor
Yıllardır konuştuğumuz, beklediğimiz yapısal reformlar var. Vergi reformu, kayıtdışılık, yerel yönetim reformu gibi alanlarda mutlaka ilerleme sağlanması gerekiyor. Bu çağ sürekli yenilik çağıdır. Dolayısıyla hem ülke hem şehir düzeyinde yenilikler yapmamız şarttır.
Komiteler müşterek toplantısında arsa ve arazi rantı ekonomisinden vazgeçmemiz gerekiyor demiştim. Nihayet imar planı tadilatında kıymet artış vergisi getirildi. Bu düzenleme isabetlidir, belediyelerin daha fazla arsa satışını ve imar tadilatını teşvik etmeyecek şekilde uygulanmasını temenni ediyorum.
Kamu arsa ve arazileri satılmamalı, uzun vadeli olarak kiralanmalıdır
Geçen hafta Sayın Ticaret Bakanımıza da artık şehirlerdeki arsaların milli emlak ve belediyeler tarafından gelir temini için satılmaması gerektiğini söyledim. Kamu arsa ve arazileri satılmamalı, uzun vadeli olarak kiralanmalıdır. Bu arsalar toplu işyeri gibi, sektörlerimizin ve şehrin ortak ihtiyaçları için kullanılmalıdır. Oto galerilerimizde şehir dışına çıkma düzenlemesi ertelenmiştir, ama gelecek yıl yine bu konuyu konuşacağız. Antalya’da betonlaşma meselesi 30 yıldır konuştuğumuz bir meseledir. Maalesef betonlaşma bugün de devam etmektedir. ÇED raporu almadan ilerleyen büyük inşaatlar, park olması gerektiği halde bina yapılan yerler var. Yerel yönetimlerimizin bu imar kararlarında daha duyarlı olmasını bekliyoruz.
Eylül ayını 2,5 milyon yabancı ziyaretçi sayısıyla kapatıyoruz
Antalya ekonomisinde olumlu ve olumsuz veriler birlikte gelmektedir. Eylül ayını 2,5 milyon yabancı ziyaretçi sayısıyla kapatıyoruz. Ağustos ayında 800 bine yakın yabancı ziyaretçimiz oldu. Bu dönemde ve bu koşullarda turizmde bir başarı sağlamış bulunuyoruz, fakat bu %82 kayıpta olduğumuz gerçeğini de değiştirmiyor. İspanya, Yunanistan gibi rakip ülkelerimizde durum farklı değildir, hatta bizden kötü olanlar da var. Dünya turizminde 2019 yılı rakamlarının yakalanmasının 3 yıl sürebileceği hesaplanmaktadır. Gelecek yıl aşı olsa da güven sorunu, işsizlik, gelir düşüşü ve uçak sefer organizasyonları nedeniyle 2019’a hemen dönülemeyecektir.
Ticaret sektörümüz, turizmdeki kayıptan çok etkilenmiştir, bu etki de devam edecektir. Bugün ticaret sektörümüzle ilgili bir olumlu veriyi de paylaşayım. Bildiğiniz gibi çalışan sayımız azaldı, ama esnaf, tüccar sayımız halen artmaktadır. SGK’ya kayıtlı işveren ve esnaf sayısı artışında İstanbul’dan sonra ikinci il olduk. Antalya göç alarak büyüyor, ayrıca e-ticaret gibi alanlara girişler de artıyor.
Konut fiyatı artışında bölge olarak Türkiye liderliğimiz devam ediyor. Merkez Bankası verisine göre Temmuz ayında %35 yıllık fiyat artışıyla bölgemiz ilk sıradadır.
Tarım sektörümüzde ihracat ve yatırım artışı devam etmektedir. Fakat tarımda büyük şirketler gelişirken, üretici sayısı azalmaktadır. 2012 yılda 50 bin SGK’lı çiftçimiz vardı, bugün 30 bindir, son bir yılda %10 azalma olmuştur. Buna rağmen daha önce de dile getirdiğim gibi bu yıl tarım yatırımlarında patlama yaşıyoruz. Yatırım teşvik belgelerinde tarım yatırımları %49 paya çıkarak fark atmıştır. Buna karşılık sanayi yatırımlarının payı %6’ya inmiştir.
Güçlü bir ekonomi için sektörlerimiz ve ürünlerimiz çeşitlenmelidir. Bu nedenle Antalya’nın yatırım potansiyelini kaybetmemesi gerektiğini ısrarla söylüyorum. Antalya özel sektörü olarak son dönemde sadece pandemiyi, günlük sorunları konuşmaya başladık. Elbette ki, canı yanan işletmelerimiz ve üyelerimiz varken bunu konuşmamızdan daha doğal bir şey olamaz. Fakat artık pandemi koşullarıyla mücadeleyi aksatmadan, bir taraftan ayakta kalmaya çalışmalı, diğer taraftan da geleceğe hazırlanmalıyız.
Birçok ülke pandemiye karşı ekonomik dönüşüm programlarıyla yeni yatırım ve istihdam alanlarına yönelmektedir. Antalya ekonomisinde de sektörel dönüşüm programları başlatmalıyız.
ATSO Stratejik Planı, Antalya ekonomisinin de vizyon belgesidir
Şu anda Odamızın gündeminde olan 2020-2024 dönemi stratejik planı bu konuyla da ilgili bir çalışmadır. Bilindiği gibi, bizim stratejik planımız hem odamızın hem Antalya ekonomisinin vizyon belgesidir. 2012-2016 döneminde önceliğimiz kültür ve sanatla kent turizmine, kent ticaretine, kent kültürüne katkı yapmaktı. Bu yönde yatırımlar yaptık ve Antalya’da da bir gelişme sağladık.
2016-2020 döneminde Antalya 4.0 vizyonunu ortaya koyduk. İnovasyon merkezi, inovasyon ödülleri, e-ticaret çalışmalarını, Rota Antalya ile dijital turizm projelerini başlattık. Antalya veri merkezi, akıllı tarım projeleri pandemi nedeniyle gecikse de çalışmaya devam ediyoruz.
Şimdi önümüzdeki dönem vizyonu için Yönetim Kurulu olarak çeşitli eksenler üzerinde duruyoruz. Dijital dönüşüm, ekolojik dönüşüm, yerel ekonomi dönüşümü ve yaratıcı sektörler dönüşümü dünyanın da ilerlediği alanlardır. Bizim de küresel yarışta bu yönde ilerleme sağlamamız gereklidir. Burada dijital dönüşüm devam eden çalışmaları içermektedir. Nasıl ki kültür sanat vizyonunda ilerlemeye devam ediyorsak, Antalya 4.0 vizyonunda da ilerlemeye devam edeceğiz.
İhracat ve turizm için artık yeşil dönüşüme önem vermek zorundayız
İklim değişikliğine karşı ekolojik dönüşüm artık bir lüks olmaktan çıkmıştır. Daha önce de söylemiştim, ihracat ve turizm için artık yeşil dönüşüme, karbonsuz üretime önem vermek zorundayız. Bu, bir taslak çerçevedir. Bu aşamada önemli olan meclisimizin ve komitelerimizin bu vizyona katkı yapmasıdır. Hedefimiz yıl sonu gibi stratejik planı tamamlamaktır. Bu konuda her tür fikir ve proje katkısından mutlu oluruz. Komitelerimiz, Meclis ihtisas komisyonlarımız sektörel proje konularında kafa yormalıdır. Gerçekçi, Odamızın imkanları dahilinde veya diğer kurumlarla ortak yapabileceğimiz, Antalya’ya fayda sağlayacak proje önerileri gelirse mutlu oluruz.
Komitelerimiz bu konuda üyelerimize de çağrıda bulunabilir, üyelerimizden fikir ve öneri alabilir. Farklı öneriler gelirse müşterek komiteler toplantısında ele alırız, hatta üyelerimize açık elektronik oylamayla seçim bile yapabiliriz. Kuşkusuz burada Odamızın görevini ve imkanlarını aşan konular da olabilir. Biz burada bir veya iki projeyle örnek oluşturacağız. Asıl mesele ortak Antalya vizyonunun Bakanlıklar, yerel yönetimler ve bütün paydaşlar tarafından benimsenmesi ve bu doğrultuda ortak çalışmalar yapılmasıdır.
Amerikalıların bir sözü var: ‘Siyaset adamı gelecek seçimi, devlet adamı gelecek nesilleri düşünerek hareket eder.’ Bu söz her ülke, her şehir için geçerlidir. Hepimiz buna göre hareket etmeliyiz.
Bu çalışmayı yaptıktan sonra Sayın Valimizle, belediye başkanlarımızla, üniversitelerimizle biraraya gelir bir işbirliği ve ortak hareket programı çıkarırız. Hep birlikte otururuz, karar veririz, birlikte Ankara’ya gider, Bakanlıklarımızdan da destek alırız. EXPO alanı bilişim vadisi, ihtisas serbest bölgesi, veri merkezi, akıllı lojistik merkezi, ticaret planı ve toplu işyerleri gibi konuları bunun için dile getiriyorum. Bunlar ilimize kaynak getirecek, yatırım getirecek, istihdam sağlayacak projelerdir. Bu alanlarda Sayın Valimizin de desteğiyle sonuç alacağımıza inanıyorum.
Birlik ve beraberlikle bu günleri atlatacağız
Birlik ve beraberlikle bu günleri atlatacağız.Antalya dünyanın en güzel yeri olarak ortak bir vizyonla gelişecek, güzelleşecektir. Şu anda sıkıntıda olan arkadaşlarımız da morallerini bozmasınlar. İnşallah gelecek sezonla birlikte toparlanmaya başlarız. Sayın Valimize ilgi ve destekleri için teşekkürlerimi sunuyorum.”
Antalya Valisi Ersin Yazıcı; Salgınla Mücadelede Önümüzdeki Süreç Çok Önemli
Konuşmasında, şehre geleli üç ay gibi kısa bir zaman olmasına rağmen pandemi koşullarında şehri tanımaya şehrin her noktasına dokunmaya çalıştığını belirten Vali Yazıcı, “Yaşanan pandemi süreci tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve Antalya’mızda da sıkı tedbirler almamızı gerektiriyor. Vaka sayılarında ağustos ayının ikinci yarısından itibaren birçok şehirde olduğu gibi Antalya’mızda da yükselişler gördük. Şükürler olsun alınan tedbirlerle son 15 günde bu yükseliş durdu. Rakamlarımız tekrar aşağı yönlü eğilim gösteriyor. Sonbaharla birlikte gribal enfeksiyonların artış gösterdiği sürece giriyoruz. Pandemi tehdidiyle birlikte önümüzdeki bu süreci çok daha iyi yönetmemiz, çok daha tedbirli davranmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Kendimiz, Şehrimiz, Ülkemiz İçin Önce Sağlık
Önce sağlık mottosunu göz önünde bulundurarak, çalışmalarını bu kapsamda yürüttüklerini ileten Vali Yazıcı, “Pandemi sürecinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tüm sektörlerin ekonomik açıdan bu süreçten olumsuz etkilendiklerinin farkındayız. Bu süreç sonuçları itibariyle hepimizi canımızla sağlımızla, ekonomimizle zora sokmakta. Alacağımız tedbirlerle vereceğimiz mücadeleyi rehavete kapılmadan yönetmemiz gerekiyor. Öncelikle sizin gibi iş hayatında olan, işi gereği toplumla öncelikli temas halinde bulunan esnaflarımızın, tüccarlarımızın, iş adamlarımızın bu konuda daha hassas davranması gerekiyor. Bunu hem kendiniz hem de Antalyamız için yapmanız gerekiyor. Koşullar Mart – Mayıs arasında olduğu gibi olumsuz şekilde seyrederse toplum sağlığı için yeni kısıtlamalar yeni yaptırımlar ülkenin gündemine gelebilir. Biz bunu arzu etmiyoruz. Yaz aylarında çok sayıda devletin kurumları başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere “Maske – Mesafe – Hijyen” konusunda çeşitli uyarılar yaptılar ama yine de rakamlar yükselince yeni tedbirler alınmaya başlandı. Turizmde, almamız gereken tedbirleri birinci sırada tutarak sağlık ve güvenlik tedbirlerinin ikisini bir arada yönetmeye çalıştık. Bu dönemde turizmde bazı alanlarda kısıtlamalar ve denetimler rahatsız edici bulunmasına rağmen bu süreci iyi yönettik. Bunu yaparken de birçok sektörle birçok kişi ve kurumla işbirliği yaparak, Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlığımızın öncülüğünde yönetmeye gayret ettik. Ülkemiz iyisiyle kötüsüyle, olumlu olumsuz her şeyiyle bizim. Koronavirüs ile birlikte derinleşen birtakım ekonomik problemlerimiz olabilir. Ben ülkeme olan inancımı ve ümidimi asla kaybetmedim. Zorluk varsa bunu aşacak kişiler de burada. Bazı konularda karamsar tablolar olabilir, fakat bizi kimse kurtarmayacak. Bu zor günlerin çözümü de bizde. Bu şehri hep beraber zor günlerden çıkaracağız. Hem kendiniz hem bu şehir hem de bu millet için çok çalışmaya devam edeceğiz. Bunu hep birlikte yapacağız. Birbirimize moral vermemiz gerektiğinde o morali vereceğiz. Bütün dünya zor bir süreçten geçiyor, devletimiz için bu süreç daha bir zorlu. Suriye’de yaşananlar, PKK terörü, Fetö terörü… Bizi asla durduramayacak yıldıramayacaklar. Çok çalışacağız, en iyisini en güzelini yapıp üreteceğiz ve yolumuza devam edeceğiz.” diye konuştu.
Şehrin Dinamikleriyle İletişim İçinde Olacağız
Günümüzde artık modern yönetim anlayışının uygulanması gerektiğini ifade eden Vali Yazıcı, “Dünya değişiyor devir değişiyor. Dolayısıyla eskide kalmış yönetim biçimiyle şehri yönetmeyi düşünmüyorum. Şehrin dinamikleriyle etkileşim kurarak şehri yönetmeyi düşünüyorum. Bunu daha önce görev yaptığım Balıkesir ve Rize’de de yapmaya çalıştım. Başta sizin gibi şehrin ekonomisine büyük destek olan iş insanlarıyla, Sivil Toplum kuruluşlarıyla, Siyasi kuruluşlarla, halkın seçtiği temsilcilerle beraber şehri en iyi şekilde yönetmeye çalışacağız. Kendi düşüncem bu tür kuruluşlar şehrin röntgenini en iyi çeken kuruluşlardır. Bir mahalledeki bakkalın o mahallenin bütün hareketliliğini, zorda olan ve keyfi yerinde olanı en iyi bilen kişi olduğunu biliyorum. Bu tür esnaflarımızla iletişim halinde olmamak günümüz yöneticisi için dezavantaj. Şehrin dinamiklerinin ne dediğini önemsiyorum. Ben Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’yla, Alanya’daki ticaret odamızı ziyaret ettim. Esnaf odalarımızla bir araya geldim. Ticaret odalarıyla bir araya gelmeye çalışıyorum. İki buçuk milyonluk bir şehrin sesine, esnaf kuruluşları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Sivil Toplum ve Meslek Örgütleri’yle kulak verdiğimi, onlara ulaşabildiğimi düşünmekteyim. “ ifadelerini kullandı.
Eğitim Birinci Önceliğimiz
Meslek hayatı boyunca eğitim konuları ve maddi zorluk yaşayan kişilerle ilgili çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Vali Yazıcı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlet. Bu büyük devlet fakr-u zaruret içerisinde olan vatandaşlarına şefkat ve merhamet elini her zaman uzatmıştır. Bunun da birinci derecedeki sorumlusu biziz. Kaymakamlıklarımız, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğümüz ile farklı kurum ve kuruluşlarla, zaman zaman belediyelerimizle vatandaşlarımıza ulaşıyoruz. Eğitim her zaman birinci önceliğimiz olmuştur. Eğer biz insanlarımızı iyi yetiştiremezsek, iyi donatamazsak ne yaparsak yapalım bir anlam ifade etmeyecektir. Esas olan okuyan araştıran soran sorgulayan üreten farklı bakış açıları oluşturabilen ülkeyi aydınlık yarınlara taşıyacak beyinler yetiştirmektir. Ben kendi adıma bir Anadolu çocuğu olarak, zor şartlardan gelip devletin bu makamında görev yaptığım her yerde, başta kitap okuma alışkanlığı olmak üzere eğitim çağındaki ilkokuldan üniversiteye kadar olan kesimle daima ilgilenmeye gayret ettim. Antalya’da da buna gayret edeceğim. Her yerde olduğu gibi burada da eğitim önceliğimiz olacak. Sizlerden özellikle meslek liselerimizdeki öğrencilerimize mesleki bilgilerinizi, tecrübelerinizi aktararak örnek olmanızı, mesleğe ilgi duymalarını sağlayacak farkındalıklar oluşturmanızı istiyorum. Eğitime vereceğiniz manevi destekler eğitim alanında fark yaratacaktır. ”dedi.
Azerbaycan Candır
Azerbaycan’ın Ermenistan ile yaşadığı sorunlara da değinen Vali Yazıcı, “Ermenistan’ın Kardeş ülke Azerbaycan topraklarına yaptığı hain saldırıları ve işgalci zihniyetini şiddetle kınıyoruz. Azerbaycan Can’dır. ”dedi.
Üretimin ve Turizmin Merkezi Güzide Şehrimiz
Yerli tohumun önemini vurgulayan Vali Yazıcı, “20-30 sene önce ülkede üretilen tarım ürünlerinin çoğunun tohumu başka yerdendi. Geçen gün bir tohum firmasını gezdim. Gurur duydum. Tarım devletindeyiz ama 20 – 30 yıl önce fide ve tohumun neredeyse tamamı dışarıdan geliyordu. Şimdi ise %60-65 ‘ini kendimiz üretiyoruz. İnşallah %100’ünü de kendimiz üreteceğimiz günler gelecek. Türkiye bunların hepsini yapabilir. Başka alanlarda da birçok yapabileceğimiz şeyler var. Bizi baskıladıklarında biz kendi gücümüzle küllerimizden doğarak daha güçlü hale geliyoruz. Antalya da bu konuda lider olacak bir şehirdir. Bunun gereklerini yapacak Türkiye’nin en nadide illerinden, daha doğrusu Dünya’nın en güzel şehirlerinden biri. Böyle bir şehre vali olmaktan mutluyum. İnşallah şehirin insanlarını da mutlu ederim.” İfadelerini kullandı.