4.0 artık hayatın her alanında karşımıza çıkan bir tabir olmaya başladı. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası olarak bizler de 2018 yılını ‘Antalya 4.0 Yılı’ olarak belirledik. Belirledik ancak “Nedir bu 4.0” biraz da bunu anlatmak lazım…
Sanayide, tarımda, turizmde, sağlıkta ve hayatın içinde olan her yerde konuşulan 4.0’ın neler getireceğini, neresinde olduğumuzu, 4.0 için neler yapmamız gerektiğini ve bizleri nelerin beklediğini konunun Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden biri olan uzun yıllar Siemens Türkiye’de üst düzey yöneticilik yapan Ali Rıza Ersoy ile konuştuk…
- O artık çok önemli bir kavram haline geldi. Bu konuda ilk olarak ne söylemek istersiniz?
Öncelikle Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nı kutlamak istiyorum. Çünkü bir şehirde 4.0 söylemini dile getiren ilk ve tek şehir durumunda. Bu dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettiği ve bu gelişmeyi ıskalamadığı anlamına geliyor. Bu yüzden sizleri çok tebrik ediyorum.
Endüstri 4.0 kavramı, 2013 yılında Almanya’nın kendi üretim sanayisini ful otomasyondan ful dijitalleşmeye götüreceği bir yolculuk olarak konuşuluyordu. Bu bağlamda bir yol haritası hazırlandı ve bunun adına da ‘Endüstri 4.0’ dendi. Çünkü endüstri tarihine baktığımızda 1800’lü yılların sonlarına geldiğimizde su buharının devreye girmesiyle insanlık tarihinde ilk kez makinalar çağı ile birinci endüstri devri başlıyor. Daha sonra 19. Yüzyıl’da elektriğin devreye girmesiyle motorun döndürülmesi ve hattın döndürülmesi başlıyor. Yani seri üretime geçiliyor. Bu sayede insanlık tarihinde geçmişte olmadığı kadar ciddi bir refah artışı gerçekleşiyor. Bunun sebebi seri üretim sayesinde ürünler çok daha ucuza mal ediliyor. Dolayısıyla bu doğrultuda talep de artıyor. Bu talep doğrultusunda da yeni fabrikalar açılarak yeni istihdam yaratılıyor. Bu da refah anlamına geliyor. Aynı birinci sanayi devriminde olduğu gibi.
Ardından 1970’lerde bilgisayarlar ve elektronik devreye girince otomasyon çağı start alıyor. Bu daha önce olmayan bir şey. Yani aynı hatta farklı ürünleri elektronik desteğiyle üretmeyi mümkün kılıyor. Otomasyon sayesinde ürün fiyatları tekrar aşağıya iniyor. Fiyatların düşmesinin ardından yeniden bir refah sıçraması gerçekleşiyor. Bu aşamadan sonra tekrar talep artıyor, fabrikalar açılıyor ve istihdam yaratılıyor. Ancak dünya durmuyor. Özellikle doğu ile batı arasında yani Çin, Malezya, Vietnam gibi doğuda konuşlanmış ülkelerin sanayi devrimleri ilk kez geçtiğimiz yıllarda 2012 ile 2014 arasında batı ülkelerini geçiyor. Bu insanlık tarihinde ilk kez görülen bir durum oldu.
Ülke olarak biz de “Bize ne batıdan” diyemiyoruz. Çünkü bizde halen batının ayrılmaz bir parçasıyız. Hatta bizi daha fazla ilgilendiriyor. Şu anda Dünyanın 16, 17’nci büyük ekonomisiysek eğer burada ucuz iş gücünün büyük bir katkısı var. Halbuki endüstri 4.0 dijitalleşmeyi vaat ederken, insan kas gücünü de sistemden çekmeyi öngörüyor. Dolayısıyla bu durum batıdan daha fazla bizleri ilgilendiriyor. Şu an batı bunun üzerine genel olarak bir panik havasında. “Ben ne yapmalıyım da krallığımı kaybetmemeliyim” endişesiyle 3 konuya konsantre oluyor;
- Kişiselleştirilmiş ürünler yani esnek üretim,
- Verimlilik,
- Daha az harcayarak daha fazla üretebilmek gibi,
Yöntemlere başvurarak dijitalleşmeyi olmazsa olmaz noktaya getiriyor. Diyor ki; ben üretim hatlarımı bugüne kadar otomatize etmek için çaba harcadım. Bundan sonra artık sadece üretim hatlarını değil bütün bir işletmeyi dijitalize etmek zorundayım. Ancak bu şekilde doğuya karşı mücadele edebilirim diyor. Fakat bunu yalnızca söylemiyor, uygulamaya geçiyor. Örneğin Adidas markası doğudaki üretim yerlerini kapatıp, kendi ülkesi Almanya’ya dönüyor. Apple iPad üretimlerini doğuda kapatıp, kendi ülkesi olan ABD’ye dönüyor. Bu tamamen dijitalleşmiş şirketlerde doğudan daha ucuza üretme şansını sağlıyor. İşte “Nereden çıktı bu 4.0” denilen konu bir işletmenin tamamen dijitalleşmesidir.
- Dünya 4.0 ile ilgili olarak şu an nereye doğru gidiyor?
Endüstri 4.0, 2013 yılından bu yana dünyaya dalga dalga yayılıyor. Ülkeler kendi kendilerine farklı isimler verebiliyor bu kapsamda. Ancak 4.0 artık ‘Turizm 4.0’ Sağlık 4.0’ Lojistik 4.0’ gibi sektör bağımsız bir hale geliyor. Tabi burada anlatılmak istenen aslında çok basit. Hangi sektöre çalışıyorsanız çalışın, işletmenizi tamamen dijital bir yolculuğa çıkarıp bu dijitalleşme yolculuğunda yol aldıkça 3.0’dan 4.0’a doğru yol almış oluyorsunuz. Şu anda dünyanın mutabakat sağladığı 9 teknoloji var. Bu 9 teknolojiyi kullanarak otomasyondan dijitalleşmeye doğru yol alıyorsunuz.
Bu konuda en hızlı koşan doğal olarak Almanya. Çünkü bunu ilk başlatan ülke. Fakat bütün batı ülkelerinde yani Fransa’dan tutun İtalya’ya kadar şu an bu konu konuşuluyor. ABD bu konuda biraz hareketsiz. Çünkü ABD artık eskinin sanayi ülkesinden ziyade Google, Facebook, Uber gibi sanayi üretimi haricindeki dijital dünyaların güçlü olduğu bir ülke haline geldi. Belki de doğrusu da budur. Belki bir sonraki aşama bu olacak. Gün sonunda baktığınızda sanayi zorlu ve pis bir iş sonuçta.
Ülkemizde ise ilk kez 2015’in sonunda ve 2016 yılının başında konuşulmaya başlandı. Çok hızlı bir giriş yaptık. 2016’nın sonbaharında ‘Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu’ kuruldu. Sanayi Bakanlığı’nın liderliğinde TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TTGV, TİM ve YASED gibi derneklerin bir araya gelmesiyle bir çalışma grubu oluşturularak, çalışmalara başlandı. Biraz gecikmeyle de olsa geçtiğimiz aylarda Sanayi Bakanlığı tarafından Türkiye’nin yol haritası açıklandı.
- Dünya’da 4.0 konusunda müthiş bir yarış söz konusu. Türkiye’deki şehirlerin 4.0 politikaları hayata geçirme konusunda sizin önerileriniz ne olur?
Bir dönem çalıştığım şirkette ‘Citys’ yani şehirler başlığı altında bir departmanı da yönettiğimi de belirtmek istiyorum. O zaman kendimize 4 şehir seçmiştik. İstanbul olmazsa olmaz… İzmir, kendi memleketim de olduğu için… O dönemde Gaziantep çok parlıyordu. Suriye ile çok yakın ilişkiler vardı ve ekonomisi parlıyordu. Son olarak bir de Anadolu’nun ortasından bir yer olması için Kayseri’yi seçmiştik. Bu 4 büyük şehirde alt yapı yatırımları ağırlıklı olmak üzere metro, tramvay, trafik sinyalizasyonu, akıllı binalar gibi konulara konsantre olmuştuk. Belediye başkanları ile geleceğin bu büyük projelerini konuşuyorduk.
Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi bundan 4 ila 5 ay evvel yeni bir eğitim dizisinin içerisine Endüstri 4.0’ı da koydu. Şu anda orta kademe yöneticilerine Endüstri 4.0 eğitimleri vermekteyiz. “Ne alaka” diyebilirsiniz ancak gerçek öyle değil. Geçen hafta TRT’nin bir grup yöneticisinin Endüstri 4.0 eğitimleri tamamlandı. Bu devam edecek de… Kısacası 4.0 bugün yalnızca fabrikaların değil toplumun her kesiminin konusu.
Örneğin Japonlar toplum 4.0 üzerine çalışıyorlar. Yani bu iş sadece fabrikalarda, akıllı evlerde değil bütün toplumu etkileyecek. Dolayısıyla sınırlı olan kaynaklarımız her geçen gün daha da azalıyor. Nüfusumuz artık yaşlanıyor. Biz geleceğin bu meydan okumalarına nasıl şimdiden hazırlanabiliriz diye bütün bir toplum mühendisliği yapmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla sizin açtığımız yol çok doğru. Ülkelerden ziyade artık çağımızda şehirler yarışır durumda. Her biri marka olmak peşinde. Ancak marka olacağım demekle marka olunmuyor. Farkı ortaya koymak lazım. Antalyalılar olarak birileri sizden fark etmiş ki dünyada bir 4.0 dalgası var. Biz onun da üzerine çalışalım diyorsunuz. Umarım tüm toplum bir araya gelir ve başarırsınız.
- Antalya Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu yılı ‘Antalya 4.0 Yılı’ olarak ilan ettik. Bunu da sanayi, tarım, turizm, ticaret ve kent 4.0 alt başlıklarında topladık. Özellikle tarım ve kent 4.0’da neler yapılabilir?
Bundan 1 buçuk yıl kadar önce tabi literatürü sürekli taramaya çalışıyoruz. Şahsen yeteri kadar yapamasak da bu işe hevesli ve gönüllü genç arkadaşlarımız var. Dolayısıyla onlarında desteğiyle tararken tarım 4.0 ile karşılaştık. Ondan önce sağlık ve lojistik 4.0’ı konuşmuştuk. Ancak tarım 4.0’ı konuşmamıştık. Ben şahsen de bu konuda çok heyecanlandım. Çünkü 30 yılı aşkın süredir çalıştığım şirketimden bir yıl önce emekli oldum. Dolayısıyla Urla’nın Barbaros Köyü’ne yerleşiyorum. Yani toprağa geri dönüyorum havasındayken tarım 4.0’ı görünce yani tarımın dijitalleşmesini görünce dedim: “İşte bu!”
Geçen son 1-1.5 yıl içerisinde öyle bir noktaya geldik ki dünyada hassas tarım ya da akıllı tarım gibi diye isimlendirilen akımlar yavaş yavaş artık tarım 4.0’a doğru eviriliyor. Yani farklı isimler kullanılmıyor. Artık herkes yalnızca Tarım 4.0 ismini kullanmaya başladı.
Tarım 4.0 nedir diye baktığınızda aslında çok basit aslında. Bir sanayi üretimini fabrikalarla deponun üzerinde yapmakla, toprağın üzerinde tarım üretimi yapmak arasında 4.0 tarifi yapan 9 teknoloji açısından baktığımızda hiçbir fark yok. Aynı teknolojileri deponda, fabrikanda mamul üretmek için toprağın üzerinde de ürün üretmek için aynı şekilde kullanabiliyoruz. Bu dünya için çok hızlı yayılıyor. Hollanda, İsrail ve Kanada olmak üzere en önde koşan ülkeler bu ülkeler gibi görünüyor. Fakat bizde boş durmuyoruz. Şubat ayında İzmir’de düzenlenen Türkiye’nin en büyük tarım fuarının mottosunu tarım 4.0 yaptık. Ülkemizde ilk kez 2 gün boyunca tarım 4.0 konuşuldu. Arkasından İzmir Ticaret Borsası, Ege Üniversitesi ile birlikte tarım 4.0 etkinlikleri düzenledi. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi’nde 3 ay önce 2 gün boyunca tarım 4.0 konuştu. Bahçeşehir Üniversitesi İstanbul’da tarım 4.0 ortak akıl toplantısı düzenledi. Dolayısıyla tarım 4.0 dalga dalga gelecek…
- Kent 4.0 için Antalya’ya neler önerirsiniz?
Bundan yıllar evvel İstanbul’daki ikinci fabrikamızda Türkiye’nin ilk yeşil fabrikasını kurmanın gururunu taşıyorduk. Bunun uluslararası normları var. Yeşil ev normları var. Hiç olmazsa örnek olması için… Hem ülkeye hem de içinde bulunduğumuz Avrasya coğrafyasına örnek olması açısından çok çok büyük bütçeler gerektirmeyen yapılar etkileyici olabilir. Hem de turist getiren bir merkez olabilir. Ben de hasbelkader ne kadar becerebilirsem eksi karbon çiftliği kurmaya çalışıyorum. Yani eksi karbonu açıklamaya çalışayım… Gezegenimizden hak etmeden kullandığımız kısmının daha fazlasını gezegene iade ederek yenilebilir enerji tribününden yani güneşin fotovaltaik, güneş ısı enerjisi, topraktan heat-pump, biyogaz teknolojisi kullanarak dünyamıza daha fazlasını iade ettiğimizde eksi karbona geçiyoruz. Yani olabilecek en yüksek olgunluk seviyesine geliyoruz.
Ali Rıza Ersoy kimdir?
Siemens Türkiye’de, 32 yıl içinde; Sağlık, İnsan Kaynakları, IT Çözümleri ve Servisleri, Kurumsal Teknolojiler (Ar&Ge), Tedarik Zinciri Yönetimi, Sürdürülebilir Şehirler, Endüstri ve Dijital Fabrikalar bölümleri Direktörlüğü, Genel Müdür Yardımcılığı ve İcra Kurulu üyeliği ile bir dönem “Siemens Business Solutions” şirketi Genel Müdürlüğü yaptı.
1957 Ege doğumlu. Tarsus Amerikan Koleji, İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Fakültesi ile Viyana Teknik Üniversitesi Uygulamalı Elektronik bölümü mezunu. 5 yıl Viyana’da eşzamanlı asistanlık yaptı.
Etik ve İtibar Derneği kurucu başkanı, Tıbbi Görüntüleme, Personel Yönetimi, Türkiye Bilişim, Bilişim Sanayicileri, Yazılım Sanayicileri, International Coach Federation USA, ICF Türkiye, Yönetim Danışmanlığı, Rotary, Propeller, AlumniTurk, Mutfak Dostları, Füturistler, Buğday, Slow Food, Batı Urla Köyleri derneklerinde; Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası’nda, Sağlık ve Eğitim Vakfı ile Bilim Merkezleri Vakfı’nda üyelik/yönetim kurulu üyeliği yaptı veya yapıyor.
Üniversite öğretim görevliliği, yönetim kurulu serbest üyelikleri ve mahkeme bilirkişiliğine hazırlanıyor.
ICF Associate Certified Coach, Melek Yatırımcı ve KOBİ/Startup Mentorluğu sertifikaları var…