24 Haziran seçimlerini değerlendiren ATSO Başkanı Davut Çetin, “Her seçim yeni bir başlangıç için bir vesiledir. Bu seçiminde Türkiye’nin gelişmesine yeni bir vesile olmasını diliyorum. Artık seçim atmosferi geride kalmalı ve icraat dönemi başlamalıdır. Bizim arzumuz biran önce ekonomik reform takviminin ortaya konulmasıdır” dedi.
Başkanlık sistemi ile birlikte Türkiye’de bir değişim sürecinin başlayacağını belirten ATSO Başkanı Davut Çetin, “Yeni sistemde bakanlıkların değişmesi öngörülmüştür. Tarım ve Orman bakanlığı birleşmektedir. Ekonomi Bakanlığı kalkıyor, Hazine ve Maliye birleşiyor. Sanayi ve kalkınma bakanlıkları birleşiyor. Bunların doğru kararlar olduğunu düşünüyorum. Çevre ve şehircilik bakanlığının çevre kısmı, Tarım ve Orman ile birlikte olsaydı daha iyi olurdu. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Dijital dönüşüm ofisi kurulması da olumludur. Yeni sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim gücü azalmaktadır. Buna rağmen uygulamada mutlaka etkin bir denetim denge sistemi olmalıdır. Ayrıca, Ticaret ve Sanayi Odaları olarak bizler, STK’lar yönetime daha etkin biçimde katılmalıyız” şeklinde konuştu.
Her seçim yeni bir başlangıçtır
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Haziran Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATSO Meclis Salonu’nda yapıldı. Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığında yapılan toplantının açılışında bir konuşma yapan ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, Oda faaliyetleri ve ekonomik gelişmelerin yanı sıra, kent ve ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasının başında 24 Haziran seçimlerine değinen Davut Çetin, “Büyük ve önemli bir seçimden çıktık. Türk milleti demokratik olgunluk içerisinde, yüksek bir katılımla seçimi gerçekleştirmiştir. Seçim sonuçlarının milletimize hayırlı olmasını diliyor, Sayın Cumhurbaşkanımızı, bütün siyasi partilerimizi ve milletvekillerimizi tebrik ediyoruz. Her seçim yeni bir başlangıç için bir vesiledir. Bu seçiminde Türkiye’nin gelişmesine yeni bir vesile olmasını diliyorum. Artık seçim atmosferi geride kalmalı ve icraat dönemi başlamalıdır. Bizim arzumuz biran önce ekonomik reform takviminin ortaya konulmasıdır.
Daha önce de şunu ifade etmiştim. Bir seçimde milletin bir kısmı zafer kazanmış, diğer kısmı mağlup olmuş sayılamaz. Seçim sonuçları ittifaklar şeklinde bile olsa uzlaşmanın gerekli olduğunu göstermiştir. Üç yıldan bu yana her konuşmamda uzlaşma dedim, bugün de uzlaşma sözüme devam ediyorum.
Seçim sonucu ne olursa olsun, ekonominin güçlenmesi, huzur ve güven için uzlaşma zorunludur. Almanya yıllardır koalisyon hükümetlerine sahiptir ve uzlaşma ile ekonomik ve siyasi istikrarını sürdürmektedir. Uzlaşmayı bilmeyen ülkelerde ise hiç bir sistem yeterli olmamaktadır.
Seçim süreci içerisinde Olağanüstü Halin kalkması konusunda genel bir ortak yaklaşım doğmaya başlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanı, son konuşmalarında demokrasi vurgusu yapmıştır. Artık siyasi gerginliğin azalması ve demokrasinin güçlenmesi yönünde hızlı adımlar atılmalıdır. Türkiye’nin imajını bozan gazetecilerin tutuklanmasına neden olan yasalar gözden geçirilmelidir” dedi.
STK’lar yönetime daha etkin biçimde katılmalı
Başkanlık sistemi ile birlikte Türkiye’de bir değişim sürecinin başlayacağını ifade eden Davut Çetin, “Yeni sistemde bakanlıkların değişmesi öngörülmüştür. Tarım ve Orman bakanlığı birleşmektedir. Ekonomi Bakanlığı kalkıyor, Hazine ve Maliye birleşiyor. Sanayi ve kalkınma bakanlıkları birleşiyor. Bunların doğru kararlar olduğunu düşünüyorum. Çevre ve şehircilik bakanlığının çevre kısmı, Tarım ve Orman ile birlikte olsaydı daha iyi olurdu. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Dijital dönüşüm ofisi kurulması da olumludur. Yeni sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim gücü azalmaktadır. Buna rağmen uygulamada mutlaka etkin bir denetim denge sistemi olmalıdır. Ayrıca, Ticaret ve Sanayi Odaları olarak bizler, STK’lar yönetime daha etkin biçimde katılmalıyız” şeklinde konuştu.
Reel sektörün döviz sıkıntısı
“Ekonomide yapısal reformlar artık acil hale gelmiştir” diyen Başkan Davut Çetin konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Mayıs ayına girerken dolar 4 liraydı, faiz artışına rağmen 4.70’lere çıktı. Cari açık ve borç ödemeleri nedeniyle her ay 7-8 milyar dolar dövize ihtiyaç var, ama yeterli döviz girişi yok. Vatandaş halen dolar satmadı, bu nedenle her ay merkez bankası 2-3 milyar doları rezervden karşılıyor. Ocak ayında merkezin rezervi 90 milyar doların üzerindeydi, geçen hafta 79 milyar dolara düştü. Dünya ekonomisinde ticaret savaşları dönemi başladı. Türkiye’de ise bütçe açığı artmaya başladı. Bunlar yabancı sermaye girişini azaltıyor. Ekonomi ihracat sayesinde ilk aylarda büyümeye devam etti, fakat son aylarda duraklama başladı. Reel sektör olarak dövizle birlikte artan maliyetlerin baskısını hissediyoruz. Kredi faizlerinin artması finansman zorluklarımızı artırmaktadır.
Bu ortam nedeniyle ekonomide mali disiplinin korunması, enflasyonun kontrol altına alınması, merkez bankasına güven tesisi gereklidir. Yabancı sermayeye güven vermek konusunda OHAL’in kaldırılması fayda sağlayacak, Türkiye’nin dış imajı düzelecektir.”
Antalya ekonomisinde iyileşme sürüyor
Antalya ekonomisinde mali göstergelerde geçen yıla göre bir iyileşmenin devam ettiğini belirten Davut Çetin şöyle konuştu;
“Turizmde Türkiye ortalamasının üzerinde artış var. Kayıtlı istihdam artışında ilerideyiz. Türkiye’de %5.7, Antalya’da ise %12.3. Vergi tahsilatı, ihracat verilerimiz de olumludur.
Burada bir olumsuz gösterge kayıtlı tarım üreticisi sayısındaki azalmadır. Tarımdaki sorunlara geçen aylarda çok değindim. Bugünlerde önce soğan, patates, Antep fıstığı fiyatları gündeme geldi. Son birkaç günde ise domates fiyatları artmaya başladı.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Üretim düştü diye yazan var, oysa resmi verilere göre ciddi bir üretim düşüşü yok. Hatta mart ayında 400 bin ton patates depolarda çürüyecek, para etmiyor diye demeçler verildi. Sonra patatese ihracat iadesi desteği verildi. Fakat haziran ayına kadar ihracat artışı olmadı, Haziran’da ihracat arttı görünüyor. Ortada bir sorun var, fakat soruna teşhis konulacak bilgi yok. Maalesef bu çağda Türkiye’de halen yeterince veri ve bilgi üretilmiyor.
Antalya’da fıstık boykotu önerisi
Antep fıstığı fiyatı geçen ayrı bir uçuşa geçti. Baklavalık fıstık 210 liraya yükseldi. Baklavacılar zeytinli baklava üretmeye başladılar. Fıstıklı baklava için coğrafi işaret alındı, şimdi fıstık yok. Fiyatlar son günlerde bir miktar düştü, fakat halen baklavanın tadı kaçmış durumda. Bu nedenle yedinci grubumuz, yani fırıncılık sektörümüz fıstık boykotu yapılması önerisini getirdi. İzmir, Manisa, Malatya’da boykotlar yapılmış. Arkadaşlarımız Antalya’da 1 haftalık fıstık boykotu yapma önerisini getiriyorlar. Eğer gerçekten birileri fırsatçılık yapıyorsa, stok yapılıyorsa boykot gibi eylemler yapılabilir. Sektör istiyorsa biz de bu yönde karar alabiliriz.
Normalde bütün otellerimizde baklava yapılıyor, otellerimiz Türk tatlılarını ve baklavayı dünyaya tanıtıyor. Bu durumda fıstıklı baklava yerine fındıklı, zeytinli, kaymaklı, portakallı, tahinli baklava gibi yenilikler başlayacak gibi görülüyor.
Soğan, patates, Antep fıstığı gibi ürünlerde fiyatlar uçarken, son günlere kadar Antalya sebze fiyatları 1-2 liranın üzerine çıkmıyordu. Mayıs sonunda halde domates fiyatı 1.5 liraydı, bugünlerde 3 lirayı buldu. Domates güvesi üretimi düşürdü, diğer taraftan ihracatta artış oldu, ayrıca sera üretiminin sonuna yaklaştığımız için fiyatlar arttı.
Tarım sektöründe et, fıstık, patates, domates gibi artık her üründe fiyatlar aşırı dalgalanmaya başladı. Normalde Tarım Bakanlığının arz ve talep dengesizliklerini önceden izlemesi ve önlem alması gerekir. Fakat tarımda üretim yapısı, destekleme sistemi, ihracat destekleri ve ithalat sistemi artık ihtiyaca cevap vermiyor.
Ya Bakanlık her ildeki durumu tam kontrol etmeli ya da bu görev yerel kurumlara verilmelidir. Bize verilse her yıl Ziraat Odası, Borsa bir araya geliriz, hangi üründe ne kadar ekim var, hangi sorun var bakarız ve üreticiyi uyarırız. Domates güvesi ya da tuta absoluta hastalığı sekiz yıl önce çıktı. O dönem Oda olarak biz broşür basıp dağıttık, sekiz yıl sonra halen bu hastalığın bu kadar yaygın hale gelmesi sistemde bir sorun olduğunu gösteriyor. Artık bir köyün tarımından sorumlu olan yerel birimler olmalı, kooperatifler veya birlikler güçlü olmalı. Bunlar ekonomide yapısal reform bekleyen konulardır.”