“Küresel Ekonomik Gelişmeler Türkiye’yi Etkiliyor”
ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, ABD’nin dış ticaret politikalarındaki değişimlerin ve küresel dalgalanmaların Türkiye ekonomisine doğrudan etkileri olacağını belirtti. Asgari ücrete ilişkin gündemi de değerlendiren Hacısüleyman, asgari ücretin hem çalışanların alım gücünü artırması hem de işverenlerin rekabet gücünü koruması gerektiğini vurguladı.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATSO Meclis Salonu’nda Meclis Başkanı Ahmet Öztürk’ün açılış konuşmasıyla başladı. ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, mecliste yaptığı konuşmada, ABD seçimleri ve Türkiye’ye etkisi olabilecek dış politika dinamiklerine dair değerlendirmelerde bulundu. Hacısüleyman ayrıca, ekonomik istikrar, gündem değişiklikleri, faiz indirimleri ve 2025 yılı için asgari ücret beklentilerine ilişkin görüşlerini paylaştı. Konuşmasında, küresel ekonomik dalgalanmaların yerel ekonomiye etkilerine dikkat çeken Hacısüleyman, iş dünyasının bu süreçte atması gereken adımları ele aldı. Toplantıda, Nilay Akbaş’ın görevinden istifasıyla boşalan Meclis Başkan Yardımcılığı koltuğu için yapılan seçimde Emrah Polat göreve seçildi. Meclis Başkan Yardımcılığı görevine gelen Polat’ı kutlayan ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Nilay Akbaş’a bu güne kadar verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ederek, görevi devralan Emrah Polat’a başarılar diledi.
ABD’nin Dış Ticaret Politikasındaki Değişikliklerini Takip Etmeliyiz
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, ABD’nin dış ticaret politikasında beklenen değişikliklere dikkat çekerek, bu gelişmelerin Türkiye ekonomisine olası etkilerini değerlendirdi. ABD seçimlerinin tamamlanmasının ardından, yeni dönemde dış ticaret politikalarındaki olası değişikliklerin küresel piyasalara etkilerinin yakından izlenmesi gerektiğini belirten Hacısüleyman, özellikle Donald Trump’ın dış ticaret yaklaşımlarına vurgu yaptı. Hacısüleyman, “Hatırlanacağı üzere Trump, 2017’de göreve geldiğinde Çin, Almanya ve Türkiye dahil birçok ülkeye yönelik gümrük vergisi oranlarını artırmıştı. Bu defaki seçim çalışmasında da aynı şeyleri yapacağını sık sık tekrarladı. Bunun Türkiye’ye hem doğrudan hem dolaylı etkileri olacağını beklemekteyiz” dedi.
Vergi Artışları Avrupa’yı ve Türkiye’yi Etkileyecek
Hacısüleyman, ABD’nin Avrupa’dan ithalatına getireceği yeni vergilerin, Avrupa ekonomisini doğrudan etkileyeceğini ve bunun dolaylı olarak Türkiye’nin ihracatına da yansıyacağını belirtti. Avrupa’nın ABD’ye yıllık ihracatının yaklaşık 600 milyar dolar olduğunu söyleyen Hacısüleyman, “Avrupa’dan gelen mallara uygulanacak yeni vergiler, Avrupa’nın büyümesini olumsuz etkileyebilir. Bu durum, Avrupa’nın Türkiye’den yaptığı ithalatı da azaltabilir” dedi. Çin ile ABD arasındaki dış ticaret verilerine de dikkat çeken Hacısüleyman, ABD’nin ticaret açığının yüzde 30’unun Çin kaynaklı olduğunu ve Çin’in dış ticaret fazlasının yüzde 40’ının ABD’ye yönelik ihracattan oluştuğunu hatırlattı. Son 60-70 yıldır küresel ticarette serbestleşme eğiliminin hâkim olduğunu ancak bu trendin yerini korumacılık politikalarına bırakmaya başladığını ifade eden Hacısüleyman, artan vergilerin ve ticaret engellerinin sadece sanayi sektörünü değil, tüm sektörleri etkileyebileceği uyarısında bulunarak, “ABD’nin dış ticaret politikasındaki değişiklikleri yakından takip etmemiz gerekiyor. Bu durum, hem doğrudan hem de dolaylı olarak ülkemizi etkileyebilecek önemli bir konu” dedi.
Ekonomi İstikrarsız, Ticarette Büyüme Zayıf, Siyasette Gerilim Yüksek
Ekonomik istikrarsızlık, ticarette zayıf büyüme ve artan siyasi gerilimlerin tüm dünyayı etkilediğini belirten Hacısüleyman, Türkiye’nin de bu süreçten payını aldığını ifade etti. ABD seçimleri, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda artan tansiyon ve İsrail’in Filistin, Lübnan, Suriye’ye yönelik saldırıları gibi küresel gelişmelerin endişe verici bir tablo oluşturduğuna dikkat çeken Hacısüleyman, “Siyasi gerilimler son yılların en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Ekonomik büyüme yavaşladı, ticarette istikrar zayıfladı. Bu belirsizlikler, dünya genelinde iş dünyası ve toplumları ciddi şekilde etkiliyor” dedi. Türkiye özelinde ise ekonomide yaşanan normalleşme sürecine değinen Hacısüleyman, 2021-2023 yılları arasında uygulanan ekonomi politikalarının yarattığı dengesizliklerin, normale dönüş sürecini zorlu bir mücadele haline getirdiğini belirterek, “Son birkaç yıl öyle sıra dışı bir dönemdi ki, şimdi yaşanan normalleşme süreci bile bazı kesimlere anormal geliyor” diye konuştu.
İş Dünyasına Çağrı
ATSO Başkanı, iş dünyasının bu çalkantılı dönemde küresel ve yerel dinamikleri yakından takip ederek, zorlukları fırsata çevirecek stratejiler geliştirmesi gerektiğini ifade etti. Hacısüleyman, “İstikrar ve güven ortamının yeniden sağlanması için hepimize önemli görevler düşüyor” dedi. Hacısüleyman’ın açıklamaları, ekonomik ve siyasi gündemin gidişatına dair kritik bir yol haritası sunarken, iş dünyasına yönelik güçlü mesajlar içeriyor.
Gündem Kirliliğinden Kurtulmamız Gerekiyor
“Gündemin bu kadar sık değiştiği ve ekonomik verilerin pek de iç açıcı olmadığı bu ortamda Türk iş dünyası nasıl yatırım yapacak, nasıl katma değerli üretime geçecek, dijitalleşme ve yapay zekâ konularına nasıl uyum sağlayacak?” sorusunu soran Hacısüleyman, “Bu soruların kısa bir cevabı yok. Birincisi bu gündem kirliliğinden kurtulmamız gerekiyor. Konsantre olabilmemiz için, zihnimizi meşgul eden bizi rahatsız eden odaklanmamızı engelleyen faktörleri azaltmamız gerekiyor” dedi.
Dünya İhracat Büyüklüğünde 29’uncu Sıradayız
Türkiye’nin 256 milyar dolar ile dünya ihracat büyüklüğü sıralamasında 29’uncu sırada olduğunu kaydeden Hacısüleyman, 5 ayda 27 puan düşen yıllık enflasyon yüzde 48,58 ile Temmuz 2023’ten bu yana en düşük seviyesine indiğini ifade etti. Hacısüleyman, “Ciddi bir düşüş yakalanmış olsa da, henüz beklediğimiz umduğunuz yavaşlamanın gerisindeyiz. Nitekim Ekim’de TÜFE aylık bazda yüzde 2,88 ile piyasa beklentilerinin üzerinde arttı. Enflasyondaki bu inatçılık şu ana dek, faizin yüksek seyretmesine, faiz indirimlerinin ertelenmesine, büyüme üzerindeki baskının devam etmesine neden oldu. Bununla birlikte geçen haftaki son Para Politikası Kararında Merkez Bankası, enflasyonun ana eğiliminde Ekim ayında iyileşmenin başladığını açıkladı. Bu artık faiz indirimlerinin kapıda olduğuna işaret ediyor. Mevcut para ve maliye politikası ile uluslararası konjonktürde ciddi bir bozulma olmaz ise, gelecek yılsonuna kadar politika faizinde 20 puana yakın bir indirim ön görebiliriz” diye konuştu.
Asgari Ücretin 2025’te Ne Olacağı Merak Konusu
Son haftalarda ülke gündeminde önemli yer tutan asgari ücretin 2025’te ne olacağına dair açıklamalarda bulunan Hacısüeyman, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bu konudaki tartışmalara hem işçi hem işveren tarafını gözeterek bakmak zorundayız. İşveren tarafından bakınca, çalışanın işverene maliyetinin çok yüksek olduğunu; asgari ücrette yapılacak yüksek oranlı bir artışın firmaların rekabet gücünü hem iç pazarda hem ihracatta zayıflatacağını görüyoruz. Çalışan tarafında bakınca ise mevcut ücretin yoksulluk sınırının altında olduğunu görüyoruz. Devlet, sendikalar, iş dünyası ve çalışanlar olarak ücretlerdeki zayıflığı, ülkedeki pahalılığı azaltmak yerine ücret artışları yoluyla dengelemeye çalışıyoruz. Barınma, eğitim ve gıda sektörlerindeki fiyat düzeyi, sadece ülke tarihinin en yüksek düzeyine çıkmakla kalmayıp; pek çok gelişmiş ülkedeki fiyatların da yukarısına çıktı. Devletimizin eğitime ve sağlığa erişimi ucuzlatması gerekiyor.”
İşgücü Sorununa İthal Çözüm
ATSO olarak asgari ücretli çalışanların alım gücünün korunmasını, eğitim, sağlık ve barınma maliyetlerinin aşağı çekilmesini, işverenin rekabet gücünün zayıflamaması için gelir vergisi kanununda düzenlemeler yapılmasını beklediklerini ifade eden Başkan Yusuf Hacusüleyman, “İş dünyasında vergi dilimlerini yeniden düzenlenmesine ihtiyaç var. Son dönemde, özellikle emek yoğun sektörlerde faaliyet gösteren mal ve hizmet ihracatı yapan firmalarımızın iş gücü bulma konusunda ciddi zorluklar yaşadığına tanıklık ediyoruz. EYT düzenlemesi gibi nedenlerle yerli iş gücünün azalması, bazı sektörleri iş gücü ithalatı çözümüne yöneltmiştir. Ancak izin süreçlerinde yaşanan aksaklıkları ortak akıl ile çözülerek, bir dünya kenti olan Antalya’nın uluslararası iş gücüne olan ihtiyaçlarının karşılanması gereklidir. Tabi ki kendi ülke insanlarımızın çalışabilmesi, işsizlikten kurtulması, evini ailesini geçindirebilmesi önceliğimizdir” ifadelerini kullandı.