Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar “TZOB 2020-2021 Tarımsal Üretim Dönemi Kuraklık Risk Tahmin Raporu”nu geçen haftalarda açıkladı. Bayraktar’ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar ise şu şekilde:
- Buğdayda kuraklıktan dolayı rekolte kaybı 2 milyon tondur.
- Geçen yıl 20 milyon 500 bin ton olan rekoltenin %9,75 oranında azalarak, 2021 yılında yaklaşık olarak 18 milyon 500 bin ton olması tahmin edilmektedir.
- TMO bu yıl hububatta maliyetlerdeki artışı, döviz kurundaki değişim ve yurt dışı fiyatlarını gözeterek çiftçilerimizi mağdur etmeyecek bir fiyat açıklamalıdır.
- 1 Ekim 2020 – 30 Nisan 2021 döneminde yağışlar geçen yıla göre;
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde %46,5
- Akdeniz Bölgesi’nde %31,5
- Doğu Anadolu Bölgesi’nde %27,5
- İç Anadolu Bölgesi’nde %20,3
- Karadeniz Bölgesi’nde %7,6 azaldı.
- Hidrolojik kuraklık riski sonucu sulu tarım alanları da riske girdi.
- Çiftçiler yağışın olmaması ve baraj su seviyelerinin düşük olması nedeniyle hangi ürünü ekeceği konusunda kararsız kaldı.
- En fazla kuraklık İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşandı.
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi’nin bazı illeri olmak üzere toplam 22 ilde tarımsal kuraklık yaşandı. En fazla kayıp yaklaşık 500 bin ton ile Şanlıurfa’da yaşanmıştır. Şanlıurfa’yı Konya, Diyarbakır ve Mardin takip etmektedir. Kayıp yaşanan diğer iller ise sırasıyla; Gaziantep, Sivas, Batman, Kütahya, Şırnak, Amasya, Elâzığ, Aksaray, Denizli, Erzincan, Siirt, Erzurum, Malatya, Van, Kilis, Burdur, Adıyaman ve Tunceli’dir.
Açıklanan kuraklık risk raporuna göre Antalya ve İzmir hariç tüm illerde üretimde düşüş kaydedilmiştir. Ancak ülke genelinde mart ayında yağışlar normale göre %33, geçen yıla göre %9 artmasına rağmen Muğla, Antalya ve Kırklareli’nin batı kesimleri, Afyon, Malatya, Hatay çevrelerinde yüzde 20’den fazla azalma görülmüş ve dolayısıyla ürün gelişimlerinin mart ayına kadar beklenen düzeye çıkmaması nedeniyle hububatta verim kaybı engellenememiştir.
TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklıktan etkilenen ve etkilenecek üreticilere yönelik alınabilecek bazı çözüm önerileri sunmuştur. Bu önerilerin bazıları aşağıdaki gibidir:
- Kuraklık yaşayan üreticiler kuru tarım yapmaları nedeniyle sulama yapmak durumunda kalmış, elektrik ve sulama maliyetleri artmıştır. Elektrikle sulama yapan çiftçilerimizin elektrikleri borçlarından dolayı kesilmemeli ve sulama ücretleri ile elektrik fiyatlarında indirime gidilmeli, tarımsal abone grubunda elektrikte uygulanmakta olan %18 oranındaki KDV, %1’e indirilmelidir.
- Elektrik ve sulama borçları nedeniyle desteklere bloke konulmasına son verilmelidir.
- Üreticilerimizin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası’na olan kredi borçları uzun vadeli ve faizsiz ertelenmelidir.
- Ülke genelinde artan faiz oranları çiftçilerimizi etkilemiş, tarımsal kredi faiz oranları artmış, dolayısıyla devlet destekli kredi kullanımında da faiz artmıştır. Kuraklık yaşayan çiftçilere düşük faizli kredi kullandırılmalıdır.
- Üreticilerimizin BAĞ-KUR prim borçları uzun vadeyle faizsiz ertelenmeli ve yüksek olan BAĞ-KUR primleri düşürülmelidir.
- Son yıllarda yeterli gelir elde edemeyen çoğu üretici, primlerin yüksek olması nedeniyle TARSİM sigortasını yaptıramamıştır. Bu nedenle sigorta primleri düşürülmelidir.
- Basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı ve verilen destek artırılmalıdır.
- Yeni gölet ve baraj yatırımları başlatılmalı ve devam edenler biran önce tamamlanmalıdır.
- Yer altı sularımızın bilinçsizce ve aşırı bir şekilde tüketilmesi önlenmelidir.
- AR-GE çalışmalarına gerekli destek verilmeli, kurak şartlara uygun çeşitlerin ve su tasarrufuna yönelik tekniklerin geliştirilmesi sağlanmalıdır.
- Güneydoğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesi, Doğu Anadolu Projesi gibi büyük sulama yatırımlarını içeren projeler biran önce tamamlanmalıdır.
- Acilen eski ve atıl vaziyette olan sulama sistemleri yenilenmeli, kapalı sistemlere geçilmelidir.
Bayraktar ayrıca, maliyetlerdeki ve girdi fiyatlarındaki artış, döviz kurundaki değişim, yurt dışı fiyatlarındaki hareketlilik, enflasyon, refah payı gibi nedenlerle TMO’nun bu yıl çiftçilerimizi mağdur etmeyecek seviyede hububat fiyatını açıklaması gerektiğini belirtmiştir.
Dünya genelinde 2020-2021 döneminde tahıl arzında herhangi bir sıkıntı bulunmamakta hatta pozitif yönlü bir değişim beklenmekte ancak uluslararası ticaretin askıya alınması ve ithalatçı ülkelerin stok yapmak amacıyla fazla alım yapmaları nedeniyle tahıl talebinin karşılanması yönünde sıkıntılar öngörülmektedir. Bu durum da fiyatların artmasına neden olmaktadır. Buğday, ayçiçeği, soya, mısır gibi ülkemiz tarafından ithal edilen ürünlerde, uluslararası fiyat artışı ve döviz kurlarının TL karşısındaki artışı nedeniyle bu ürünlerde beklenenden daha fazla bir fiyat artışı söz konusu olabilmekte ve gıda enflasyon riski devam etmektedir.
Doğa olayları nedeniyle engellenebilir olmayan bu faktörlerin etkisini en aza indirmek için teknolojiden yararlanılmalıdır. Sulamaya olan ihtiyacı azaltacak ve sulamayı daha verimli bir şekilde yönetebilecek teknolojilerin gelişmesi için gerekli AR-GE yatırımlarının artırılması öne arz etmektedir. İçinde bulunduğumuz pandemi süreci de gösterdi ki gıdaya olan ihtiyaç hiçbir zaman bitmeyecek hatta olumsuz koşullar oraya çıktığında her ihtiyaç ötelenebilse bile gıda ihtiyacı hiçbir zaman ötelenmeyecektir. Bu nedenle artan nüfusu ve dolayısıyla talebi de karşılayacak şekilde üretim teknikleri geliştirilmeli, modern ve teknolojik üretim teknikleri ile üretimde verim ve kalitenin artması sağlanmalıdır. Bu nedenle geleneksel tarım üretimlerine ek olarak yeni tekniklerin geliştirilmesi için gerekli teşvik ve destekler önceliklendirilmelidir.